Archive for the ‘Türk-Turkish’ Category

Kabe kutsal mıdır?

Sunday, April 1st, 2012

Arap dini, İslam’ın tek ve gerçek Tanrısı olarak Allah’a tapınmayı kabul etmiş olmasına rağmen, hala çok tanrılı geçmişine adanmışlığından arınamamıştır.

Küp şekline benzeyen Kabe, Mekke’de konumlanmış olup, İslam’ın en kutsal yeridir, ancak İslamiyet gelmeden önce orası pagan tapınağı olarak kullanılmaktaydı.

Bu yapının temel taşı, cennetten düştüğü ve siyah renginin insanoğlunun günahının karanlığıyla bağlantılı olduğu söylenen siyah bir göktaşıdır. Günümüzde Müslümanlar, Hac süresince bu taşı hürmet ve tapınma adına öpmektedirler.

İslam öncesi kültürde, eski Araplar, kendi rituel uygulamalarının bir parçası olarak bu kayalara değer veren kült kaya fetişizmin etkisi altındaydılar.

Araplar taşa taparlardı, yani; kabile gruplarının taptıkları, kara kayalara ev sahipliği yapan Kabe tapınağına sahiptiler.

Kabe ile ilişkili olan ritüellerden biri, tapınağın etrafında dolaşma veya tavaftır. Bu pagan uygulamasının nasıl ortaya çıktığıyla ilgili bir teori şu şekildedir: Bu kabile grupları, ay, güneş ve yıldızlara tapınmayla ilgili göksel objelerin hareketine benzer olarak Kabe’nin etrafında dönerlerdi. Bu uygulama aynı zamanda, bu kabilelerin bir tanrı ya da ruh tarafından meskun edildiğine inanılan taşı öpmeyi içerirdi. Bu kayayı öpmenin ve bu taşa dokunmanın bereket getirdiğine inanılırdı.

Aynı zamanda, Kabe’ye ait kara kayayla ilgili olan bir şey vardı ki; o da ay tanrısı Hubal’a tapınmaydı.

Eski pagan geçmişleriyle ilgili olan Arap kültürünün diğer yönleri; Mina’da “taş atma”, “Koşma” Safa ve Marwa, bu da sadece paganların eskiden iki put arasında koşmalarını yeniden sahnelemeleridir ve son olarak; “Şükür”, bunun da anlamı ölmüş atalarını övmekle alakalı eski ritüellerini taklit etmektir ve günümüzde bu davranış doğrudan Allah’a karşı övgü olarak yeniden biçimlendirilmiştir.

Arap kültürü, yeni tek tanrıcılık afişi altındaki iddialarına rağmen, pagan geçmişinden tamamen arınmış gibi görünmemektedir. Bu Arap kültürüyle birlikte bu bağdaştırıcı uygulamayı İslam dinine sokmak, dinin unsurlarını arındırmaktan çok bir karışım yaratmaktadır ve Kabe’nin İslam’ın direk taşı olarak öne çıkan bir aksesuar olması, bu dini yapının mabedinde bazı çatlaklar olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

Tek gerçek din olarak kendi eşsiz kimliğini ortaya koymak bakımından, İslam gerçekten ne kadar ileri gidebilmiştir? Yapısını, Yahudi-Hristiyan inançlarından aldığı ve içeriğini pagan geçmişinin benzerleriyle süsleyip doldurduğu açıktır.

Bu gerçek bir din midir yoksa diğer din, dünya görüşleriyle iş birliği içinde olan yerel din uygulamasını birleştiren çeşitli fikirlerin birikiminin aktarımından mı ibarettir?

Kült geçmişiyle bağlantılarını arındırmamış bir dine karşı teslim olmaya ve bağlılık yemini etmeye istekli misiniz? İslam; ilahi bir varlık tarafından verilen bir vahiye dayalı yeni bir din olarak, onu ince bir cila ve pazarlamayla örterek, putperestliğin aynı yapısını yeniden organize etmekten ve şekillendirmeden mi ibarettir? İslam peçesinin altında saklı olan; muhtemelen tanrıların totem direği karşısındaki tek başlı bir puttur.

Bu blogu yazarken, bu konuyla ilgili birçok farklı kaynağı bir araya getirdim, ayrıca veri derlerken bu bilgi hakkında dürüst ve net bir değerlendirme yapmaya çalıştım.

Bu blogun içeriğini sadece hakaret, iftira kampanyası olarak görüp, reddetmemenizi sizden rica ediyorum. Önyargılı olmadan, bu konu hakkında kendi araştırmanızı yapmaya sizi teşvik ediyorum.

Bu blog aracılığıyla, Müslümanlar ve onların kutsal kabul ettiklerine karşı lüzumsuz iftira ve suç tasninden kaçınmaya çalışırken, onları İslam inancını sorgulamaya davet ettim. Birçok Müslüman arkadaşımın, inançlarında istekli olduklarının ve Tanrı kavramlarında samimi olduklarının farkındayım ve buna sonsuz saygım var. Ancak, onlardan yapmalarını istediğim şey; bağlılık ve itaatleri hususunda daha iyi kararlar almalarında, onlara rehberlik edecek gerçek bilgilere izin vermeleridir.

Konuyu kapatırken, Eğer Müslümansanız, dua aracılığıyla, İslam inancı ve uygulamasının ardındaki gerçeği Tanrı’ya sormanızı öneririm.

 

 

Tanrı’yla nasıl ilişki kurulur

Tanrı’yla nasıl ilişki kurulur

 

Daha fazla Bağlantılar

Müslüman ve İslami kaynaklar

İsa ve İslam

Is the Ka’ba sacred?

 

İslam’da Dürüstlük

Sunday, April 1st, 2012

Doğru sözlülük, Takkiye “örtbas etmek” ve Fesih gibi konseptleri kullanarak İslami uygulama içerisinde ödün verilen bir erdemdir.

Takkiye düşüncesi, İslamı ileri taşımak ve itibarını korumak adına insanlara yalan söylemeye ve onları aldatmaya olanak sağlamaktadır.

Sure 16:106 uyarınca tasdik edilmiş, herhangi bir tür tehdit veya yaralanmadan korkulduğunda, inancın tamamen inkar edilmesi dahil olmak üzere, ihtiyaç baş gösterdiğinde neredeyse herhangi bir dini gereksinimler veya dokrinleri askıya almaya izin vermektedir.

Aynı zamanda, bu durum, İslam’ın özünü ileriye taşımak ve onu haklı çıkarmak için Kuran’ın bazı bölümlerini saklamak ve inkar etmek yoluyla, inançlarını savunduklarında, Müslüman tartışmacıları arasında bir araç olarak kullanılan yemin etmeyi de kapsamaktadır.

Üstelik, bazı Müslüman dostlarımın temel Hristiyan doktrinlerini yanlış anlamalarının nedeninin bu aldatıcı uygulamalar olduğundan şüphelenmekteyim.

Buna ek olarak, daha eski vahiyleri yenileriyle değiştirme metodunda uygunluk olan fesih doktrini de bulunmaktadır, ancak eğer Kuran sonsuz sözün kusursuz bir kopyasıysa, bu durumda harf harfine dikte edildiği farzedilirken, nasıl olur da yeniden düzenlenebilir? İlave olarak, bu fesih edilmiş ayetler, sıklıkla Takkiye’nin bir parçası olan taktikle belirsizlik ve baştan savmalığa neden olacak şekilde yorumlanmaktadır. Bu nedenle, bir kimse kendi çıkarlarına göre, tartışmanın her iki tarafını da uygun bir şekilde kullanabilmektedir.

Bu uygulamalar kullanılmaktaysa, bu durumda ibadet eden dürüst bir Müslüman, kendilerine doğruların anlatıldığının güvencesini nasıl edinebilir? Aynı zamanda, Hristiyanlığın gerçekten sahte olduğu konusunda nasıl bu kadar emin olabilirler? Kuran ayetleri çarpıtılıp, amacının dışında kullanılabiliyorsa, bu durumda Hristiyanların ve Yahudilerin Kutsal Kitap’ını, kötü idare etme, “Tahrif etme” ile suçlanmalarından bu durumun ne farkı olmaktadır? İronik olarak, sureler Kutsal Yazıları başlangıçta kabul etmektedir fakat, Kutsal Kitap’ta yer alan pasajların bu konuyla ilgili olarak ilk ve son hükmü arasında hiçbir değişikliğe uğramamamış olduğu gerçeğine rağmen, daha sonraları onları yürürlükten kaldırmıştır. Böylece, onlar başlangıçta ya doğru ya da yanlıştırlar, çünkü modern tercümelerimizle bağlantılı olan İslam döneminden önce mevcut olan, birbirini doğrulayan binlerce Kutsal Kitap’a ait el yazmaları bulunduğu için değiştirilmiş olmaları mümkün değildir. Bu durum, İslam sahneye çıkmadan çok önce mevcut olan Kutsal Kitap pasajlarının neredeyse bağımsız ve tamamen birbirinin aynı kopyası olan kutsal yazılarla ilgili bu referanslardan yararlanan antik kilise rahiplerinin islam öncesi yazmalarını da kapsamaktadır. Sadece bununla kalmamaktadır, temelde farklı gruplar olan Hristiyan ve Yahudilerin Tevrat ve Eski Antlaşmayı değiştirmek için birlikte işbirliği yapmaları ne kadar mümkündür ve her şeye rağmen günümüzde kutsal yazılar her iki grup arasında temelde aynıdır. Bu konuyla ilgili olarak, sayfasında bir yazıyı kaleme aldım.

jesusandjews.com/wordpress/2010/02/03/is-the-bible-reliable/

Son olarak, hala bu inancı kabul ediyorsanız, lütfen şu sorulara cevap veriniz:  özellikle kim kutsal yazıları değiştirmiştir ve hangi bölümler değiştirilmiş olup, bu ne zaman gerçekleşmiştir? Ayrıca, bu görüşe tam olarak karşılık veren İslami düşüncenin dışında hangi kanıta sahipsiniz?

Böylelikle, sonuç olarak Takkiye “örtbas etme” ve fesih konseptleri, bir hizasız inanç sistemini desteklemek için metodolojileri olgulayıp, ayırma yoluyla sahte bir şekilde Tanrı’yı ve gerçek dini temsil eden uydurma fikirlerdir.

Son olarak, ruhunuza güvenmeye mi yoksa bu tür bir iki yüzlülüğü uygulayan dünyasal görüşlere mi kendinizi adamaya isteklisiniz?

 

 

Tanrı’yla nasıl ilişki kurulur

Tanrı’yla nasıl ilişki kurulur

 

Daha fazla Bağlantılar

Müslüman ve İslami kaynaklar

İsa ve İslam

Honesty in Islam

 

 

 

 

Beyond Opinion, Sam Soloman Ch.4, Copyright 2007, published in Nashville Tennessee, by Thomas Nelson

Tanrı’yla nasıl ilişki kurulur

Sunday, April 1st, 2012

Kutsal Kitap bizlere Tanrı’nın insanoğlu dahil olmak üzere her şeyi yarattığını ve Tanrı’nın kusursuz olmasına rağmen, insanların kusursuz olmadığını öğretmektedir. Tanrı, insanoğluna iyi ve kötü arasında seçim yapma kapasitesi vererek onları özgür bir ahlak temsilcisi kıldı. Tanrı’nın kutsalı olan Kutsal Kitap, hepimizin günah işlediğini ve O’nun yüceliğinden yoksun kaldığımızı bize anlatan Tanrı’ya ait bir esinlemedir.

Yasa’nın ahlaki temelini oluşturan bazı buyrukları adlandırmak durumunda olsam, Tanrı’nın yasasını bir dereceye kadar çiğnememiş insan bulamazdım. İster başka tanrılara hizmet etmek, ister Rab’bin sevgisini tüm yüreğimizle göstermekte başarısız olan lekeli uygulamalarla Tanrı’nın ismini suistimal etmek yoluyla olsun, günah Tanrı’yı ve diğer insanları ihlal etmektedir. Bu emir, anne babamıza saygısızlık etmek, nefretle eşdeğer olan cinayet, gözlerimizle dahil olmak üzere, zina, hırsızlık, komşumuza karşı yalancı şahitlik yapmak ve başka birine ait olan mala ya da kadınına göz dikmek veya kadına karşı yanlış arzular ve davranışlar içine girmek gibi durumları kapsamaktadır.

Bu ihlal bizleri sonsuza kadar Tanrı’dan uzaklaştırıp, yollarımızı ayırdı. Diğer bir deyişle, Kutsal yapıya sahip olan; kendisini günahla yaşamaya izin vermeyeceği için bizler kaybolduk ve O’ndan ayrı düştük. Günah, sadece burada değil, sonsuzlukta Tanrı’nın gazabını ve yargısını getirmektedir. Kutsal Kitap orayı, ateşin asla sönmediği ve büyük bir ızdırabın olduğu bir yer olarak tanıtmaktadır.

Bu noktada, durum umutsuz görünmektedir ancak iyi haber şudur ki; Tanrı günahsız olan Mesih’i gönderdi. O’nun görevi, Tanrı’nın huzurunda insanlar için aracılık etmekti ve Tanrı’nın adaletini yerine getirmesi için kendi fiziksel yaşamını bizim adımıza bir çeşit takas olarak sunarak, bu görevi yerine getirmiştir.

O sadece insanoğluyla Tanrı arasında barış sağlamak için ölmemiş, aynı zamanda ölümden dirilmiştir ve artık ona inanıp, güvenenleri yanına almak için beklemektedir. Vefat ettiğimizde bedenlerimiz ölecektir, fakat bizler onunla birlikte olacağız. İşte Kutsal Kitap’ın sonsuz yaşam olarak adlandırdığı da tam olarak budur.

Bunların tümü; İsa’yı günahları silen ve Tanrı’yla aramızda barış getiren Kurtarıcımız olarak kabul ettiğimizi yürekten itiraf ettiğimizde gerçekleşir. Buna aynı zamanda, artık O’na bağlılıkla hizmet ediyor olmamız bakımından O’nu Rab olarak kabul etmemiz de dahildir.

Bu kapasitede İsa’yı aldığımızda, Tanrı, yaşamlarımızda O’nunla yürüdüğümüz yolda, bize yardım eden, yüreğimizde çalışan cennetten bir parça olan Kutsal Ruh’u bize gönderir.

Bu inanç hareketi, su vaftizi töreni veya suyla dolu bir mezara girmek gibi suya batırma eylemini izlemektedir. Bu eylem, içimizde çalışan Tanrı’yı fiziksel olarak anarak, yeni bir doğumu simgeler, yürekte yeni bir insan olurken yaşanan değişimin ruhsal bir gerçekliğini bildiren bu eylem aracılığıyla Tanrı’nın yüreğimizde çalıştığı açıklanıp, kabul edilir.

Bu tüm süreç, basit bir eylem gibi görülebilir fakat o büyük bir önem ve anlama sahiptir. İsa  şu sözlerle sizi çağırıyor: “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size huzur veririm. Ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm. Boyunduruğuma girin ve benden öğrenin, böylece canlarınız huzur bulur. Boyunduruğum kolay taşınır, vereceğim yük de hafiftir.”

Dostlarım, eğer İsa’nın bugün sizi çağırdığını duyarsanız, lütfen yüreğinizi katılaştırmayın, aksine ruhunuzun Çobanına hayatınızı teslim edin. O sizi seviyor, size tüm kavrayışı aşan bir huzur ve tarif edilemez bir sevinç sunacaktır. Bu demek değildir ki; asla hayatınızda zorluklara göğüs germeyeceksiniz ancak O bizi asla bırakmayacağına ve asla terketmeyeceğine dair söz verdi.

Sözlerime son verirken, O’na iman etmemiz üzere, gerçek ve hissedilir bir şekilde kendisini açığa çıkarması için sizleri Tanrı’ya dua etmeye teşvik ediyorum. Bunu yürekten, içten ve samimi olarak yerine getirirseniz, hayal kırıklığına uğramayacaksınız, çünkü bizler iyi olan Rab’bi mecazi olarak tatmak ve O’nu görmek için teşvik edildik. Amin

 

 

Daha fazla Bağlantılar

www.4laws.com/laws/turkish/default.htm

İsa’yla ilgili tanıklığım

jesusandjews.com/wordpress/